Mardin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Nusaybin Tarihçesi

Nusaybin eski bir yerleşme merkezi olup, bilinen en eski ismi Nisibis’tir. MÖ.3000’lerde Hurrilerin yurdu olan bu yöre MÖ.XIV.yüzyılda Mitanni krallığının egemenliği altına girmiştir. Nitekim Nusaybin’in kuzeyindeki Gırnavaz Tepesi’nin güney eteklerindeki kalıntılar bu yerleşimin Mittani krallığının merkezi olduğunu göstermektedir. Yöreye daha sonra Aramiler yerleşmiş, MÖ.XIII.yüzyılda Asurlular buraya hakim olmuştur. Medlerin, Babillerin ve Perslerin egemenliğinden sonra da MÖ.331’de de Makedonyalılar Anadolu’nun büyük bir bölümü ile birlikte burasını da kendi topraklarına katmışlardır. İskender’in ölümünden sonra yöre bir süre Seleukosların egemenliğine girmiş, daha sonra da Tigranes buraya egemen olmuştur.

Nusaybin Roma döneminde birkaç kez Sasanilerin eline geçmiş, daha sonra Bizanslılar ile Sasaniler çoğu kez burada çatışmışlardır. MS.V.yüzyılda Nusaybin Nasturilerin önemli bir dini merkezi olmuştur. Araplar zaman zaman buraya akınlar düzenlemiş ve yöreye hakim olmuşlardır. Bu dönemde de Bizanslılar ile Araplar sürekli savaşmışlardır. Yöre Hamdani ve Mervani yönetimlerinden sonra Selçuklu, Artuklu ve Eyyubi egemenliği altına girmiştir. XIII.yüzyıldan sonra Moğollar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler yöreye hakim olmuşlardır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında (1517) Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Gırnavas Höyüğü Nusaybinin 4 km kuzeyindedir. Marin Şehir Kalıntısı, Marin Kalesi, Dimitros Kalesi, Mor Ambaham Manastırı, Yeni Kale, Şirvan Kalesi, Mor Yakup Kilisesi ve kilisenin 5-6 metre derinlikte bulunan zemin katta Mor Yakup Mezarı, Mor Evgin Manastırı, Mor Yuhanna Kilisesi burada bulunmaktadır.

NUSAYBİN ÇAĞ ÇAĞ VADİSİ(ARKEOLOJİK SİT ALANI)

Çağ Çağ Vadisi kuzey Mezopotamya sınırları içersinde yer almaktadır. Cezire bölgesi olarak da bilinen kuzey Mezopotamya bölgesi 17. yy Arap coğrafyacısı İbn Şaddad, “el-A’lak el-Hatira fi zikr umarâ’üş-Şam ve’l-Cezira” adlı eserinde Diyar- Rabia, Diyar-ı Bekr ve Diyar-ı Mudar olarak Cezire Bölgesini üçe ayırır. Bu söz konusu bölgelerden Diyar- Rabia’nın başkenti Nusaybin’dir. Eski Asur metinlerinde Kaşiyari bölgesine yapılan seferlerde adı sıkça geçen Nasipina/Naşipina günümüz Nusaybin ile bir tutulmaktadır. Çağ Çağ Vadisi’nin de içinde bulunduğu Kaşiyari Bölgesi, aslında bir dağ adı olup, klasik çağlardaki Strabon’un ve Ptolemeus’un coğrafyalarında Mons Masius (Masius Dağı), Teofilakt’a göre “İzala Dağı”, daha sonraki dönemlerde ise Tur Abdin (Esirler/Kullar Dağı) adını almıştır. Nusaybin-İdil ve dolayısıyla Çağ Çağ Vadinsin içersinde bulunduğu kısım ise Süryani kaynaklarında İzlo Dağı kimi zamanda Beth Gawgal olarak geçmektedir. Tur Abdin dağlık bölgesi 200 km uzunluğunda olup Cezire ovasını kesen güneydeki Sincar-Abdülaziz sistemine göre daha büyük bir kütleyi temsil eder. Adı geçen kütle III. Jeolojik devirde Toros Kıvrımları’nın oluşum sürecinde ortaya çıkmıştır. Genel olarak kalker katmanlı bir yapıya sahip olan dağ kütlesinde yer yer kül renkli ya da sarı marnlı kalkerler, kornişlerin olduğu seviyelerde kırmızı ya da pembe renkli paleosen döneme ait kalkerlere de rastlamak mümkündür. Çağ Çağ Vadisi’nin ortalama yüksekliği 500m civarında olmakla beraber Tur Abdin Dağ silsilesinin doruklarında bu rakam ortalama 1000-1100m sevilerine kadar çıkmaktadır.

Mezopotamya üzerine yapılmış olan tarihi coğrafya çalışmaları incelendiğinde güney Mezopotamya ve Anadolu’yu bir birine bağlayan çeşitli önemli yolların Tur Abidin bölgesinden geçtiğini görülecektir. Söz konusu bu yolların en önemlilerinden bir tanesi Kaşiyari yoludur. Yukarıda genel coğrafi özelliklerine kısaca değindiğimiz Kaşiyari Bölgesinin ismi ilk olarak Hititlerin başkenti olan Boğazköy metinlerinde geçmektedir. Bölgedeki bağcılık ve tahıl üretimi belli oranda ekonomik önem taşısa da, Kaşiyari’nin antik dünyadaki önemi, bölgeyi Diyarbakır ve dolayısıyla Anadolu’ya bağlayan stratejik yollara sahip olmasıdır. Bu yollardan ilki Günümüz Cizre-Babil Köyünden (Antik Şubnat garnizonu) başlamaktadır. Nusaybin-Çağ Çağ Vadisi çevresinden geçen bir diğer yol ise; günümüz Suriye sınırı boyunca devam eden Tur Abdin’nin hemen güneyinde doğu-batı bağlantıyı sağlayan yoldur. Bu yol güneyden itibaren Habur ve Çağ Çağ Vadilerini takip edip Habur yolu ile birleşir, böylece güzergâh Fırat’tan çıkarak antik Dur Katlimmu (Tell Şaih Hammad), Katni, Kahat (Tell Barri) ve Nasibinayı bir birine bağlamaktaydı.

Nusaybin’den geçen her iki yol ( doğu-batı ve Habur yolu) ve Kaşiyari yolu doğal bir geçitle, yani Çağ Çağ Vadisiyle bağlanmaktadır. Bu bağlantıyı ispatlayan Roma ve Erken Bizans Dönemlerine ait konaklama yerleri ve yol kalıntıları günümüzde halen açıkça görülebilmektedir. Vadinin her iki tarafında bulunan karakol görünümündeki kaleler Gerek Asur gerekse de daha erken dönemlere ait buluntular vermektedirler. Bu kale ve diğer yapılara daha sonra detaylı değinilecektir. Bu yolun devamında Antik Matiyatu/Yatu günümüz adıyla Midyat’a ulaşılır buradan Hasankeyf üzerinden Diyarbakır veya Midyat’a varmadan vadi batıya doğru takip edilerek Mardin ve oradan tekrar Diyarbakır ve dolayısıyla Anadolu’ya ulaşılmaktadır. Çok erken tarihlerden beri doğal bir geçiş alanı olarak kullanım gören Çağ Çağ Vadisinde yaptığımız incelemeler sonucunda tespit ettiğimiz başlıca ören yerlerini kaya mezar, Karakol niteliğinde kaleler, çeşitli konaklama yerleri, kiliseler, tahkimli Şehirleri ile beraber kaleler, yamaç yerleşimi tarzı höyükler, doğal mağara yerleşimleri, türbeler, antik yollar gibi başlıklar altında sınıflandırmamız mümkündür. Bunları kısaca belirtmemiz gerekirse;

M.Ö. II Bin’de önemli bir Mitanni merkezi olan Nabula veya Nisibis güneydeki Asur tehlikesi karşı bu vadiyi çok amaçlı kullanmış olmalıdır. Yukarıda bahsettiğimiz kalelerde yapılacak detaylı incelemelerde bunun görüleceği kanaatindeyiz.

Çağ Çağ Vadisinin arkeolojik potansiyelinin yanında bereketli bahçeleriyle de ele alınması gerekmektedir. Söz konusu vadi kerestecilik ve meyve üretimiyle önemli bir gelir kaynağıdır. Vadide; Şarpıze (Kış mevsimine kadar bulunur), Verdani, Çurık, Dêvani, Caniyê, Devrovi gibi üzüm çeşitleri, Kulhırmi, Zerê Bırahimki, Sor-i Sosini, Şinek, Payızi ve Rızki gibi incir çeşitleri ayrıca, nar, şeftali, elma, tüysüz şeftali, kayısı, badem, erik, vb. birçok meyve yetişmektedir.

Çağ Çağ Vadisinde bulunan arkeolojik alanlar, binyılların birikimi sonucu ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Vadi taban ve yamaçları geçiş alanı ve konaklama yerleri olarak kullanıldığından büyük kale ve karakollar vadinin zirvesinde kurulmuştur. Çağ Çağ Vadisinde var olan ören yerlerinin kuzey Mezopotamya Dağ Kültürü ve Kuzey-Güney ilişkisinin anlaşılması bakımından çok önemli ve korunması gerektiği kanaatindeyiz. Vadide yaptığımız çalışmalar sırasında bölgede yaşayan halk ile yaptığımız Etno-Arkeolojik çalışmalarda tespit ettiğimiz ören yerlerinden çok daha fazla bir potansiyelin olduğu anlaşılmıştır. Daha geniş bir süre zarfı içersinde vadide yapılacak yüzey araştırmalarında bu potansiyelin ortaya çıkacağına inanmaktayız.

Çağ çağ vadisi Urfa koruma kurulu tarafından 30.3.2007 de arkeolojik sit alanı olarak kabul edilmiştir.

EYNELABİDİN TÜRBESİ

Nusaybin ilçesi merkez Zeynelabidin Camii külliyesiyle ilgili Müze arşivinde yapılan incelemede, Camiinin 1991 yılında külltür varlığı olarak tescil edilerek koruma altına alındığı anlaşılmıştır.

Zeynelabidin Camii Külliyesi: Cami, minare, iki türbe: Zeynelabidin ve onun kız kardeşi Sitti Zeynep Türbeleri, Şadırvan, Medrese odaları (günümüzde, Kız öğrenci Kuran Kursu),Mezarlık alanı ve yeni abdesthane yapılarından müteşekkildir. Türbe üzerindeki kitabeye göre yapı hicri altıncı yüzyıl- miladi 12. yüzyılda yapılmıştır.

Külliye yapı olarak bahçeli açık avlulunun içerisinde şekillenmiş olup; genel olarak L plan  şemasında kesme taş malzemeyle inşa edilmiştir. Avlunun doğu kısmındaki minare 1956 yılında yapılmıştır. Kuzeyden giriş yapılan, Cami harim mekânı kare planda olup kalınpayelerle destekli çapraz tonozla örtülmüştür. Caminin mermer mihrap ve minberi yeni yapıdır. Yapı sonraki dönemlerde onarılmış ve bu onarımlarla revaklı son cemaat mekânının üzerinde bayan ibadet mahfili eklenmiştir.

Cami ibadet mekânının güney batı köşesinde taş basamakla inilen ve kubbe ile örtülü kare planlı mekânda: Hazreti Muhammedin (s.a.v) ehli beytinden hazreti Hüseyin'e 13. Kuşaktan torun olan Molla Zeynelabidin Türbesi yer almakta olup; türbenin batı bitişiğinde ise  Zeynelabidirıin kız kardeşi: Seyyidete Sitti Zeynep Türbesi mevcuttur. Söz konusu mezarlar kubbe ile örtülü sanduka tipli olup; üzerleri Arapça ayet yazılı yeşil örtüyle kaplanmıştır.  Türbe kapısı üzerindeki Arapça kitabede yapının hicri 553 yılında inşa edildiği yazılıdır. Bu hicri yıl, miladi 1159 yılına denk gelmektedir;  böylece Külliye yapısı miladi 12. Yüzyıla tarihlenmektedir. Ayrıca Sitti Zeynep türbesinin cephesindeki başka bir onarım kitabesinde miladi: 1821 tarihi okunmaktadır.

Külliyenin batı kısmı eskiden medrese iken günümüzde Kız Kuran Kursu ve Türbe ziyaret mekânlarındarı müteşekkildir, bu bölümlerin batısında ise yeni abdest mekanları mevcuttur. Avlunun kuzey kesimi bahçe ile çevrelenmiştir. Avlunun batı köşesinde abdest şadırvanı yer almaktadır. Caminin doğu ve güney cephelerinde büyük mezarlık alanı mevcut olup; doğu bitişiğindeki süslemeli (sarıklı) taş sanduka tipli mezarlar Tayyi aşireti şeyhlerine ait olup; 19. yüzyıl geç Osmanlı dönemine tarihlenmektedir. Diğer mezarlar ise günümüze aittir. Ayrıca Müze arşivinde bu mezarlıkla ilgili herhangi bir tescil kaydı bulunmamaktadır.

Zeynelabidin Camii Külliyesinin doğu avlu cephesi bitişiğinde ise miladi: 4.yüzyıla tarihlenen Mor Yakup Kilisesi (Manastır) yer almaktadır. Günümüzde iki yapı Cami ve Kilise arası tek avlu olarak birleştirilmiş ve kilise tarafı kazısı tamamlanmıştır. Söz konusu alan ve yapıların Bakanlığımız tarafından kültür inanç parkı olarak turizme açılması planlanmaktadır. 14.11.2011 

 (*Mardin Müze Müdürlüğü Sanat Tarihçisi Mehmet Deniz ve Müze Araştırmacısı Vehbi Yurt tarafından hazırlanmış rapordur.)