ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Türk Milleti
Benim hayatta yegâne
fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir. (Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlardan
Hatıralar, S. 95)
Bu memleket tarihte
Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
1923 (Taha Toros, Atatürk'ün Adana Seyahatleri, S. 23)
Türk! Öğün. Çalış.
Güven. (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., S. 304)
Bir Türk dünyaya
bedeldir. (1925)
İngiliz ateşemiliterinin
sorduğu bir sorunun cevabıdır:
Anasının ve babasının
asilliğiyle iftihar eden Tedoz, İtalya yarımadasına inmek isteyen Türk Attillâ'ya,
barış görüşmesinden önce sormuş:
"Siz hangi
asîl ailedensiniz?" Attillâ da ona cevap vermiş: "Ben asîl bir milletin
evlâdıyım!" İşte benim cevabım da size budur!" (Ruşen Eşref Ünaydın,
Atatürk; T. Ve D.K.H., S. 54)
Türk milleti büyük
bir arslandır. Biz hepimiz onun tüyleri arasına sıkışmış ve sığınmış göz ile
görülmez küçük varlıklarız. O arslanın büyük hareketleri ve hamleleri ise inkılâp
hareketleri ve hamleleridir. Bu arslanı tahrik edebilmek... İşte bizim için
iftihar edebilecek rol budur. 1931 (Asım Us, Hatıra Notları, S. 322)
Ben batı milletlerini,
bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım, Almanları, Rusları
ve bütün dünyanın milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harb sahalarında
olmuştur, ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur. Yemin ederek size
temin ederim ki, bizim milletimizin manevî kuvveti bütün milletlerin manevî
kuvvetinin üstündedir. 1920 (Atatürk'ün S.D. I, S. 81)
Türk milleti, güzel
her şeyi, her medenî şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır
ki, herşeyin üstünde tapındığı bir şey varsa, o da kahramanlıktır. Bu sözlerim
şüphesiz bugünkü uyanık Türk gençliğinin kulaklarında yüksek ve tesirli akisler
yapacaktır. Yüksek huylarına ehemmiyetle baktığım Türk çocuklarından daha az
şey istemem.
Bizim başka milletlerden
hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek maksatlar uğrunda
ölmesini biliriz. (Makbule Atadan Anlatıyor. Nükte, Fıkra ve Çizgilerle Atatürk
III, Der: N.A. Banoğlu, S. 79)
Millet ve biz yok,
birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. Ve şunu kat'i
olarak söyleyeyim ki bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için herşeye girişir
ve bu gaye uğrunda her fedakârlığı yaparsa, muvaffak olmaması mümkün değildir.
Elbette muvaffak olur. Muvaffak olamaz ise o millet ölmüş demektir. Şu halde
millet yaşadıkça ve her türlü fedakârlıkta bulundukça muvaffak olamaması hatıra
gelmez ve böyle bir şey söz konusu olamaz. 1919 (Mazhar Müfit Kansu, E.O.K.
Atatürk'le beraber; Cilt: II, S. 346)
Dünyanın bize hürmet
göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti
hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki
millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. 1923 (Atatürk'ün
S.D. II, S. 143)
Felâketler, elemler,
mağlûbiyetler milletler üzerinde bir takım etkenlerin vücut bulmasına sebebiyet
verir. Bu etkenlerin başlıcası, öyle kara günlerinde sonra milletlerin uyanması
vakalarını bulması ve kendi benliğini duymasıdır.
Milletleri yükselten
bu özelliklere bir etken daha ilâve edelim: İntikam hissi... Milletlerin kalbinde
intikam hissi olmalı. Bu alelâde bir intikam değil, hayatına, ikbaline, refahına
düşman olanların zararlarını yoketmeye yönelen bir intikamdır. Bütün dünya bilmeli
ki, karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir.
Düşmana merhamet acizlik ve zaaftır. Bu, insaniyet göstermek değil, insanlık
özelliğinin yokoluşunu ilân etmektir. 1923 (Atatürk'ün S.D. II. S. 117)
Mazinin kararsız,
çürümüş zihniyeti ölmüştür. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını,
haysiyetini, şerefini tanıtmağa kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için
bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanın
bir avuç toprağına vuku bulacak tecavüzün bütün mevcudiyetine vurulmuş darbe
olacağını artık Türk milletinin farketmediğini sanmak hatadır. 1924 (Behçet
Macit, Gazi ve Eserleri, S. 96)
Bu dünyadan göçerek
Türk milletine veda edeceklerinin çocuklarına kendinden sonra yaşayacaklara,
son sözü bu olmalıdır: "Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün
istikbaline ait ödevlerim bitmemişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden
sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz."
Bu sözler bir ferdin
değil, bir Türk Milleti duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi
kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her
Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmiyeceğini onun ebedi
olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte
parola budur. 1935 (Atatürk'ün T.T.B. IV., S.575-76)
Az zamanda çok
ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek
Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milleti'nin
ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine
borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük
işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en
medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet
seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Daha az zamanda
daha büyük işler başaracağız. Bunda muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü
Türk Milleti'nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti
zekidir. Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri yenmesini
bilmiştir. Ve çünkü Türk Milleti'nin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet
yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle
belirtmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyet olan Türk Milleti'nin tarihî vasfıda
güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin
yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını,
güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta
ve tedbirlerle besliyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Asla şüphem yoktur
ki; Türklüğün unutulmuş büyük medenî vastı ve büyük medenî kabiliyeti bundan
sonraki inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti,
Ebediyete akıp
giden her on senede bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle
huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm
diyene! 1933 (Atatürk'ün S.D. II, S. 272)
Memleket ve millet
hizmetlerinde baş olmak isteyenlerin ilham kaynağı, milletin hakikî hisleri
ve emelleridir. Bizim anılmağa değer bir hareketimiz varsa o da milletin duygu
ve eğilimlerinde varlığına temas etmeğe çalışmaktan ibarettir. Her türlü muvaffakiyet
sırrının, her nevi kuvvetin, kudretin hakikî kaynağının, milletin kendisi olduğuna
kanaatimiz tamdır. 1925 (M.E.İ.S.D. I, S. 26)
Söz söyleyen arkadaşlarımızdan
biri bana nereden ilham ve kuvvet aldığımı sordu. Arkadaşlarımızın sorduğu ilham
ve kuvvet kaynağı, milletin kendisidir. Milletin müşterek eğilimi, umumî fikri
olduğunu inkâr edenler de vardır. Bu gibileri, hepiniz çok işitmişsinizdir.
Bu gibiler memleket ve milletle alâkasız, dalgın insanlardır. Memleketimizin
ve milletimizin başına gelmiş olan bunca felâketler hiç şüphe etmemelidirki,
bu dalgın insanların memleketin talihini ve iradesine ellerinde tutmuş olmalarından
ileri gelmiştir.
Bir topluluğun
mutlaka ortaklaşa bir fikri vardır. Eğer bu her zaman dile getirilemiyor ve
belirtilemiyorsa, onun yokluğuna karar verilmemelidir. O, yapılan işlerde mutlaka
mevcuttur. Varlığımız, bağımsızlığımızı kurtaran bütün işler ve hareketler,
milletin müşterek fikrinin, arzusunun, azminin yüksek belirtisinden başka bir
şey değildir. 1925 (Atatürk'ün M.A.D., S. 22)
Biz, ilhamlarımızı,
gökten ve görünmez âlemlerden değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti
ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından
çıkardığımız neticelerdir. 1937 (Atatürk'ün K.A.N., S. 40)
Bu millet hakikî
eğilimine zıt düşünceye sapanlara iltifat etmemektedir. Bununla bugün çok övünüyorum.
Bundaki isabetin sırrını izah için derhal söylemeliyim ki bizim ilham kaynağımız
doğrudan doğruya büyük Türk Milleti'nin vicdanı olmuştur ve daima olacaktır.
Bütün hareketi, verimi, kuvveti millî vicdandan aldıkça, bütün teşebbüslerimizde
milletin sağ duyusunu, rehber saydıkça şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra
da milleti doğru hedeflere eriştireceğimize imanımız tamdır. 1925 (Atatürk'ün
B.N., S 92)
Giriştiğimiz büyük
işlerde, milletimizin yüksek kabiliyeti ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz
ve başarı kaynağımız olmuştur. Bu büyük millet, arzu ve istidadının yöneldiği
istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir ve himaye etmiştir.
1926 (Atatürk'ün S.D. I, S. 337)
Millet sevgisi
kadar büyük mükâfat yoktur. İstiklâl harbinde benim de milletime ettiğim bir
takım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat, bunlardan hiçbirini kendime mal
etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim; aranacak olursa, doğrusu
da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu
isbat etmek için, yapmamız lâzımgelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz;
bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmî çalışmalarda
bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: şahsınız için değil,
fakat mensup olduğunuz millet için elbirliği ile çalışalım; çalışmaların en
yükseği budur. (Muzaffer Göker, T.T.K. Belleten, Cilt: 3, Sayı: 10, 1939, S.
388)
Milletimizi şimdiye
kadar söylediğim sözlerle ve hareketlerimle aldatmamış olmakla övünç duyuyorum.
"Yapacağım. Yapacağız. Yapabiliriz" dediğim zaman onların gerçekten
yapabileceğime inanmıştır. Nitekim Sakarya Muharebesi başlamadan evvel "Düşmanı
memleketimiz içinde boğacağız" demiştim. Bana bazı mühim sayılan yerlerden
müracaatlar vâki olarak "milleti beyhude yere kırdırmayınız" demişler;
Romenlerden, Bulgarlardan, Yunanlılardan bahsederek kurtuluşumuzu geleceğe bırakmanın
uygun olacağını söylemişlerdi. Fakat milletin kabiliyetini, imanını gözönüne
alarak onlara "Hayır, yapacağız!" demiştim. Şimdi de milleti refaha,
ilerlemeye, memleketi mutluluğa sevketmek için mevcut kabiliyetimizi gözönünde
alarak "Bunu da yapacağız!" diyorum. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S.
70)
Hiçbir sözümde
milletime karşı geri alma durumunda kalmadım. Onları söylerken bir hayal peşinde
koşan gibi, hayal şakıyan bir şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki
kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 123)
Türk milleti kahramanlıkta
olduğu kadar, istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür. (Yusuf Ziya
Özer, T.T.K. Belleten, Cilt: 3, Sayı: 10, 1939, S. 287)
Mühim bir vazifenin
yapılışında benden evvel işe girişen, millet olmuştur. Benim şu veya bu sebeple
tehir ettiğim mühim vazifeyi millet bana ihtar etmiş ve yaptırmıştır. Bunu milletin
müşterek ruhundaki yükseklik ve erginliğe parlak bir misal olarak anmayalım.
1925 (Mustafa Selim İmece, Atatürk'ün Ş.D.K. ve İ.S., S. 44)
Benim için en büyük
korunma noktası ve şefaat kaynağı milletimin sinesidir. 1919 (Reşit Paşanın
Hatıraları, S. 86)
Bu millet kılı
kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma, canını vermeğe hazır olmasaydı ben
hiçbir şey yapamazdım. (Behçet Kemal Çağlar, Atatürk, Anekdotlar -Anılar, Der.
: Kemal Arıburnu, S. 39)
Ben binbir müşkül
karşısında yılacak bir insan olsa idim büyük işlerin rehberliğinde, milletim
beni yaya bırakırdı. Milletimin iyi niyetine daima minnettarım. (Afetinan, Atatürk
hakkında H.B. S. 21)
Ben gerektiği zaman
en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim. (Haziran 1937)
Hayatımın bütün
safhalarında olduğu gibi, son zamanların buhranları ve felaketleri arasında
da, bir dakika geçmemiştir ki, her türlü huzur ve istirahatimi, her nev'i şahsi
duygularımı, milletin selameti ve saadeti namına feda etmekten zevk duymayayım.
Dünya üzerinde
yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat doğan yegâne millet Türklerdir.
(1937)
Kudretsiz dimağlar,
zayıf gözler, hakikati kolay göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek
seviyesine nazaran geri adamlardır. (1925)
Millet, muasır
medeniyetin bütün milletlere temin ettiği hayat ve vasıtaları, esasta ve şekilde
aynen ve tamamen gerçekleştirmeye kati karar vermiştir. Millet, yenilik ve ıslahat
sahasında gösterdiği gayretlerin asırlardan beri olduğu gibi, türlü yalan ve
dolanla biran bile durmasına müsaade etmemek azmindedir.
Millet, milletlerarası
umumi mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın
ancak muasır medeniyette bulunabileceğini, sabit olmuş bir hakikat diye benimsemiştir.
Millet, saydığım
değişiklikler ve inkılapların tabii ve zaruri icabı olarak umumi iradesinde
ve bütün kanunlarında, ancak dünya ihtiyaçlarından mülhem ve ihtiyacın değişmesiyle
değişip gelişmesi esas olan dünyevi bir idare zihniyetini hayat düsturu saymıştır.
(1925)
Bu büyük millet,
arzu ve istihdadının yönelmiş olduğu istikametleri göstermeye çalışan ve görebilen
evladını daima takdir ve himeya etmiştir. (1926)
İki Mustafa Kemâl
vardır. Biri, ben, fâni Mustafa Kemâl; diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa
Kemâller idealidir. Ben onu temsil ediyorum. Herhangi bir tehlike ânında ben
ortaya çıktımsa, beni bir Türk anası doğurmadı mı? Feyiz milletindir, benim
değildir. (1935)
Türk milletinin
istidadı ve katî kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektedir.
(1924)
Türk milleti şuurla
ve bunca bin senelerin açtığı devasız yaraları acele tedavi etmek ıstırabiyle,
hakikat denilen cevheri bulmuş olduğuna inanarak, uzun adımlarla kurtuluş aramaya
karar vermiştir. Bunun önüne sed çekmek isteyeceklerin âkıbeti Türkün kuvvetli
ayakları altında ezilmektir.
Silâhı ile olduğu
gibi aklı ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği
kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin sâf seciyesi
istidat ile doludur. (15 Temmuz 1921)
Samsun'a ayak bastıktan
sonra derhal memleket ve milleti yokladım. Gördüm ki, memleketin ve milletin
temayülü istiklâl müdafaasında tereddüt edenleri utanılır mevkiinde bırakabilecek
mahiyettedir. Filhakika iki seneden beri bütün dünyanın şahit olduğu olaylar
düşüncelerimde isabet ve milletin azim ve imânında hakikî salâbet olduğunu ispat
etti. (23 Nisan 1921)
Hiçbir zafer gaye
değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli
başlı vasıtadır. Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin istihsal ve hizmet nisbetinde
kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer payidar olamaz. O
boş bir gayrettir.
Bizi diğer medeni
milletler arasında geri bıraktıran adlî, siyasî, iktisadî, malî zincirler kırılmıştır.
Parçalanmıştır... Bugüne kadar kazandığımız muvaffakıyet, bize ancak terakki
ve medeniyete doğru bir yol açmıştır. Yoksa terakki medeniyeti henüz ulaşılmış
değildir.
Büyük davamız,
en medenî ve müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında
değil düşüncelerinde temelli bir inkılâp yapmış olan Büyük Türk Milletinin dinamik
idealidir. Bu idealin en kısa bir zamanda kavramak için, fikir ve hareketi,
beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste, başarı ancak, süreli bir
planla ve rasyonel çalışmakla mümkün olabilir.