ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Türk İnkılâbı
Türk inkılabı nedir?
Bu inkılâp, kelimenin ilk anda işaret ettiği ihtilâl mânasından başka, ondan
daha geniş bir değişikliği ifade etmektedir. Bugünkü devletimizin şekli, asırlardan
beri gelen eski şekilleri ortadan kaldıran en gelişmiş tarz olmuştur.
Milletin, varlığını
devam ettirmesi için fertleri arasında düşündüğü müşterek bağ, asırlardan beri
gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebi bağlantı
yerine Türk Milliyeti bağıyla fertlerini toplamıştır.
Millet, beynelmilel
umumî mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın
ancak çağdaş medeniyette bulunabileceğini bir değişmez gerçek olarak prensip
saymıştır.
Büyük milletimizin
hayatının seyrinde vücuda getirdiği bu değişiklikleri herhangi bir ihtilâlden
çok fazla, çok yüksek olan en muazzam inkılâplardandır. 1925 (M.E.İ.S.D. I,
S. 28)
Hakikî inkılâpçılar
onlardır ki, ilerleme ve yenileşme inkılâbına yöneltmek istedikleri insanların
ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilime sızmasını bilirler. Bu münasebetle şunu
da ifade edeyim ki, Türk milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı
siyasî, sosyal inkılâpların gerçek sahibi kendisidir. Sizsiniz. Bu istidat ve
gelişme mevcut olmasaydı onu yaratmağa hiçbir kuvvet ve kudret kâfi gelemezdi.
Herhangi bir gelişme devresinde bulunan bir insan kitlesini bulunduğu vaziyetten
kaldırıp damdan düşer gibi filân gelişme seviyesine eriştirmek imkânsızlığı
tabiî izaha muhtaç değildir. Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılaplarımızın
temel prensibi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen zihniyetleri darmadağın etmek
zarurîdir. Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran, uyuşturan bu zihniyette
bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut uydurma hikâyeler tamamen
kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça dimağa gerçek nurlarını yerleştirmek imkânsızdır.
1925 (Atatürk'ün B.N., S. 92-93)
Uçurum kenarında
yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş...
Ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni
devlet ve bunları başarmak için arasız inkılâplar... İşte Türk genel inkılâbının
bir kısa ifadesi... 1935 (Atatürk'ün S.D. I, S. 365)
Türkiye'yi, derece
derece mi ilerletmeli, anî olarak mı? İki sistem var, biri malûm, büyük Fransız
ihtilâlindeki tarz: Rejimler değişecek, ihtilâllere karşı mukabil ihtilâller
yapılacak. Sağ solu tepeler, sol sağı süpürürken bir de bakılacak ki bir buçuk
asırlık zaman geçmiş... Bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o
kadar geniş zaman var mı? 1922 (İsmail Habib Sevük, Atatürk için, S. 73)
İnkılâbın kanunu
mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı
boğmadıkça başladığımız inkılâp ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden
sonraki devirlerde de böyle olacaktır. 1923 (İsmail Arar, Atatürk'ün İzmit Basın
Toplantısı, S. 56)
İnkılâp güneş kadar
parlak, güneş kadar sıcak ve güneş kadar bizden uzaktır. İstikametimi daima
o güneşe bakarak tâyin eder ve öylece ilerlerim, ilerlerim, parlaklığı ve sıcaklığı
ilerlememe müsaade edinceye kadar ilerlerim. Tekrar ilerlemeğe devam etmek üzere
dururum, tekrar güneşe bakarak istikamet alırım. (Ahmet Cevat Emre, Huhit Mec.,
Sene: 4, No: 48, 1932, S. 2)
Milletlerin tarihinde
bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erebilmek için maddî ve manevi ne
kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım
gelir. Yakın senelerde milletimiz böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin
mühim neticelerini kavramıştır.
Memleketin ve inkılâbın
içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi
ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır.
Aynı cinsten olan
kuvvetler müşterek gaye yolunda birleşmelidir. 1931 (Atatürk'ün S.D. III, S.
90)
Bütün dünya bilsin
ki benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikrî ve sosyal
inkılâp taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç
düşünmek istemiyorum. 1924 (Atatürk'ün S.D. II, S. 189)
Genç fikirli demek,
doğrultuyu gören ve anlayan hakikî fikirli demektir. Milletin hakîm emelleri,
görüş noktası budur. Hepimiz ona uymaya mecburuz. 1925 (Mustafa Selim İmece,
Atatürk'ün Ş.D.K. ve İ.S., S. 17)
Arkadaşlar, yaptığımız
ve yapmakta olduğumuz inkılâplar için nurun ve münevverin yoluna gideceğiz;
hedef ve hünerimiz cahil kütleyi de nurlandırarak yolumuzda yürütmek ve onu
aydınlığa çıkarmaktır. Cumhuriyetimizi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak
isteğimizi köstekleyecek herhangi bir referanduma gitmek yalnız cehalet değil
hıyanet olur. Yüzde seksenine okuma yazma öğretilmemiş bir memlekette inkılâplar
plebisitle olmaz!... 1984 (Bâki Vandemir, Yerli, yabancı 80 imza Atatürk'ü Anlatıyor,
S. 172)
Milletin uyanıklığına,
milletin ilerleme ve gelişme istidadına güvenerek, milletin azminden asla şüphe
etmeyerek Cumhuriyetin bütün gereklerini yapacağız. Birçok güçlükler ve engeller
karşısında bulunduğumuzu biliyoruz. Bunların hepsini tetkik ile, azim ve iman
ile ve millet aşkının sarsılmaz kuvvetiyle birer birer çözüp sonuçlandıracağız.
O millet aşkı ki herşeye rağmen sinemizde sönmez bir kuvvet, dayanıklılık ve
ateş kaynağıdır.
1924 (Atatürk'ün S.D.II,166)
Bizim milletimiz
vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için, hürriyeti ve egemenliği için fedakâr
bir halktır; bunu ispat etti. Milletimiz yaptığı inkılâpların kıskanç müdafiidir
de. Benliğinde bu faziletler yerleşmiş bir milleti yürümekte olduğu doğru yoldan
hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz. 1924 (Atatürk'ün B.N., S. 84)
Türkiye'de doğan
inkılâp güneşi yükselerek hararetini yaydıkça, Türk milletinin kalbi büsbütün
dünyanın büyük ve takdire değer eserlerine karşı sıcak bir sevgiyle dolmuş,
bütün ilerleme prensiplerini tamamiyle benimsenmiştir. 1923 (Atatürk'ün T.T.B.
IV, S. 560)
Her türlü yükselme
ve olgunlaşmaya istidatlı olan milletimizin sosyal ve fikrî adımlarını kısaltmak
istiyen engeller mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. 1924 (Atatürk'ün B.N., S.
86)
Biz, büyük bir
inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Bir çok eski
müesseseleri yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini
unutmamak lâzım. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert tedbirlere
müracaat edilmiştir. Bize gelince, inkılâbı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız.
1925 (Avni Doğan, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası, S. 165)