ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Ordu
Ordu, Türk ordusu.
İşte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad.
Ordumuz, Türk birliğinin,
Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.
Ordumuz; Türk topraklarının
ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların,
yenilmesi imkânsız teminatıdır.
Büyük milli disiplin
okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda
en lüzumlu elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca
itina ve himmet edileceğine şüphem yoktur. (1937)
Islah olunacak
şeyler iktisat ve maariftir. Bu sayede memleket imar edilecek, millet refah
sahibi olacaktır. Hiçbir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz.
Fakat varlığımızı ve istiklâlimizi korumak için, emniyet içinde çalışarak müreffeh
ve mesut olmasını temin için her vakit memleket ve milletimizi müdafaaya gücü
yeten bir orduya sahip olmak da emelimizidir. (10.12.1922)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun, bunun
elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir. İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka
gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık
öz evlâtlarından mürekkep muhterem ve kuvvetli bir heyettir.
Kumandanlık vazife
ve mesuliyeti yüklenecek kadar omuzlarında ve dimağında kuvvet bulamayanların
feci âkıbetlerle karşılaşması mukadderdir. (16.8.1930)
Harp zaruri ve
hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir.
En yüksek askerlik
budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cüret ve katiyetle
tatbik etmelidir. (1924)
Benim için ordumuzun
kıymetini ifade ölçü şudur: Türk Ordusunun bir kıtası, muadilini behemahal mağlup
eder, iki mislini durdurur ve tespit eder. (25.2.1924)
Yarım hazırlıkla,
yarım tedbirle, yapılacak taaruz, hiç taaruz etmemekten daha fenadır. (Nutuk)
Arkadaşlar, milletimizi
yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de
Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim
gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız;
ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir
ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında
duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm.
Sakarya boyunda
biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar
ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ
ve yağma fikri birbiriyle boğuştu.
Mazlum milletimizi
tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede
sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek
en derin saadet ve iftiharı duydum. Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği
seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir. Her zaferin
mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Hayatınla, imanınla, itaatinle,
hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden
büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.
Sizin gibi kumandanları,
subayları ve erleri olan bir millet için yâd elleri altında köle olmak mümkün
değildir.
Bu defa Büyük Millet
Meclisi'nin, hakkımda yeni bir rütbe ve unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü
doğrudan doğruya size râcidir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu,
en ulu bir gazâ ile mümtaz olan yeni bir ordudur. Sizin kahramanlığınızla sizin
gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlık pahasına kazanılan büyük muvaffakiyetin
millet tarafından takdirine delâlet eden bu rütbe ve unvanı, ancak izafe ederek
büyük askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım. Cenabı
Hak, giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma kendilerini
temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kati kurtuluşu
nasip etsin.
Size Bombasırtı
vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperlerimiz arasında mesafemiz
sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci siperlerdekiler hiçbiri
kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat
ne kadar gıptaşayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor,
üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak
yok. Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar.
Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerlerindeki ruh
kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki,
Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Millet, kemal-i
azimle içtimai ve fikrî tekâmülle çalışırken onu bundan alıkoyacak dahilî ve
haricî maniaların karşısında kuvvetli, kudretli ve büyük görevini müdrik kahraman
ordumuzun hazır bulunduğunu düşünerek müsterih olabilir. (14 T. Evvel 1925)
Memleketin genel
hayatında orduyu siyasetten tecrit etmek ilkesi, Cumhuriyetin daima söz ettiği
bir esas noktadır. Şimdiye kadar takip olunan bu yolda, Cumhuriyet orduları,
vatanın emin ve metin hâmisi olarak hürmet ve kuvvet mevkiinde kalmışlardır.
(1 Mart 1924)