ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Devlet İdaresi
İnsanlar daima
yüksek, temiz ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki insan
olanın vicdanını, dimağını ve bütün insanî kavramını tatmin eder. Bu şekilde
yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, yükselirler ve bu hareket
şekli mutlaka açık olur.
Çünkü alnı açık,
dimağı açık, kalb ve vicdanı açık insanlar tarafından idare olunabilen toplumlar
ancak bu mânada hareketlerin izleyicisi olabilirler. Fikirlerini, duygularını
ve teşebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka
utanma ve sıkılmayı gerektiren, akıl ve mantığın haricinde hareket edenler olabilirler.
Bu gibi işlere girişenlerin sonu ergeç acıdır. 1926 (Atatürk'ün S.D. III, S.
80-815)
Bizim yüzümüz,
her zaman temiz ve pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktır. Yüzü çirkin, vicdanı
çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatansevercesine vicdanlıca ve namusluca
hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır.
1927 (Nutuk II, S. 882)
Yemin mukaddes
bir sözleşme demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiği sözden dönmez. 1919
(Atatürk'ün S.D. III, S. 7-8)
Asla hatırdan çıkarmamalısınız:
Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de, yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize
bağlılık teşkil edecektir. (Hasan Rıza Soyak, Yakınlarından Hatıralar, S.18)
Mesuliyet yükü
herşeyden, ölümden de ağırdır. (1915)
Hakikati konuşmaktan
korkmayınız. (1918)
Her an tarihe karşı,
cihana karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lâzımdır.
1930 (Büyük Tarih Trabzon'da, S. 16)
Yapmamıza imkân
hasıl olan işleri yapmazsak, tarih bizi tenkit eder. 1928 (Hakkı Tarık Us, Ayın
Tarihi, Atatürk'ün Vefatları, N: 60, 1938, S. 150)
Millî egemenlik
esası üzerinde idare edilen medeni devletlerde, kabul edilmiş ve fiilen geçerli
bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin
bağlı olduğu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve selâhiyetle yapabilecek
siyasî grubun, devlet işlerinin idaresini üzerine alması ve bu mesuliyeti en
yüksek liderinin omuzuna bırakması prensibinden ibarettir.
Zaten bu şartları
kazanamayan bir hükûmet vazife yapamaz. Hükûmetin, kuvvetli grup üyeleri arasından
ve fakat birinci derecede olmayanlarından zayıf bir hükûmet yapmak ve onu partinin
birinci liderlerini emir ve öğütleriyle yürütmeye kalkışmak fikri, elbette doğru
değildir. Bunun feci neticeleri bilhassa Osmanlı Devletinin son günlerinde görülmüştür.
İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların
hükûmetlerinden, millete gelen zararlar sayılamayacak kadar çok değil midir?
Mecliste, hâkim
olan partinin, hükûmet kurmayı, muhalif ve azınlıkta bulunan bir partiye terk
etmesi ise asla sözkonusu olamaz.
Kaideten ve usulen
milletin ekseriyetini temsil eden ve özel amacı belli olan parti, hükûmeti kurma
mesuliyetini üzerine alır ve kendi amaç ve prensiplerini memlekette uygular.
1927 (Nutuk I, S. 221-222)
Bizim telâkkimize
göre, siyasî kuvvet, millî irade ve egemenlik, milletin bütün halinde müşterek
şahsiyetine aittir, birdir. Taksim edilemez, ayrılamaz ve başkasına bırakılamaz.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk'ün El Yazıları, S. 418)
İnsaf ve merhamet
dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve
bağımsızlığı temin edilemez.
İnsaf ve merhamet
dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin gelecek çocukları,
bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar. 1927 (Nutuk I, S. 355)
Bir hükûmet iyi
midir, fena mıdır? Hangi hükûmetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, "Hükûmetten
gaye nedir?" bunu düşünmek lâzımdır. Hükûmetin iki hedefi vardır. Biri
milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin
eden hükûmet iyi, edemeyen fenadır. 1923 (Atatürk'ün S.D.II, S. 121)
Gerçi asıl olan
millettir. Toplumdur. Onun da umumî iradesi, Mecliste belirir; bu her yerde
böyledir. Fakat, fertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle,
şahıslarla yapmaktadır. Her devletin işlerini yöneten şahıs ve şahıslar meydandadır.
Hakikati, mânasız görüşlerle inkâra yer yoktur. 1922 (Nutuk II, S. 659)
Benim istediğim
sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisinde açıkça münakaşa edilmesidir.
Büyük Millet Meclisinde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir
iş yoktur. 1930 (Asım Us, G.D.D., S. 132)
Millete efendilik
yoktur. Hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur. 1921
(Atatürk'ün S.D. I, S. 195)
Yapmak iktidarında
olmadığımız işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı
gündelik siyaset takip etmek prensibimiz değildir. 1931 (Atatürk'ün T.T.B. IV,
S. 552)
Memleket işlerinde,
millet işlerinde, hakikî işlerde duygulara, hatıra, dostluğa bakılmaz. 1922
(Atatürk'ün S.D. I, S. 213)
Memleket dayanışma
isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir.
1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 224)
Milleti idarede
prensibimiz, milletin müşterek ve umumî fikir ve eğilimlerine uymaktır. Bu fikir
ve eğilimlerin hakikî ve ciddi olabilmesi, milletin maddî ve manevî ihtiyaç
kaynaklarından gelmesine bağlıdır. 1925 (Sadi Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk,
S. 88)
Milleti, aklımızın
ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında
kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz. Millete, âdi politikacılar
gibi yalancı vaadlerde bulunmaktan nefret ederiz. 1925 (Sadi Borak, Bilinmeyen
Yenleriyle Atatürk, S. 87)
Millet tarafından,
millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerektiği zaman, millete
hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşamaz. 1930 (Afetinan,
M.B. ve M.K. Atatürk'ün El Yazıları S. 415)
Ben düşündüklerimi
önce milletimin arzusunda, ihtiyaç ve iradesinde görmeyi şart sayan ve bunu
gördükten sonra ancak, uygulaması ile kendimi vazifeli bilen bir adamım.
Bu memlekette çalışmak
isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu
milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddi surette
hissedebilsinler. (1923)
Her ne suretle
olsun, hizmet edenler milletten büyük mükâfatlar bekliyorlarsa katiyen doğru
bir harekette bulunmuş olmazlar. Milletten çok şey istememeliyiz. Hizmet edenler,
namus vazifelerini yerine getirmiş olmaktan başka bir şey yapmamışlardır. (1923)
Cumhuriyetçi ve
milliyetçi olmakla beraber partimiz programından başka bir programla ve partili
olmanın tabiî kayıtları dışında serbest çalışacak samimî yurttaşların millet
kürsüsünden yapacakları tenkitler ve söyleyecekleri düşüncelerle millî çalışmanın
kuvvetleneceği kanaatinde bulunuyoruz. 1935 (Atatürk'ün T.T.B. IV, S. 570)
Büyük Millet Meclisinde
ve millet karşısında millet işlerinin serbest münakaşası ve iyi niyet sahibi
kişilerin ve partilerin özel görüşlerini ortaya koyarak milletin yüksek menfaatlerini
aramaları benim gençliğimden beri âşık ve taraftar olduğum bir sistemdir. Memnuniyetle
görüyorum ki, lâik cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta
bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur. Bundan ötürü Büyük
Mecliste aynı temele dayanan yeni bir partinin faaliyete geçerek millet işlerini
serbest münakaşa etmesini cumhuriyetinin esaslarından sayarım. (1930)
Artık, bugün demokrasi
fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit
hükûmetlerin, bu denizde boğulduğunu görmüştür. (1930)